14 Ocak 2014 Salı

Ruya Tabirleri

Ne zaman böyle aksiyon filmi kıvamında rüyalar görsem, çocukluğumdan beri -ve belki de hayatımızın herhangi bir anında herhangi birimize hep söylendiği gibi- her ne kadar popomun açık kalmış olma ihtimali önüme temcit pilavı gibi getirildiyse de, yılmadan, usanmadan, her seferinde bu rüyaların bir mesajı olması gerektiğine,  aksi taktirde bunları görüyor olmamın saçmalığın dibi olacağına inanıp bir rüya tabircisine olan ihtiyacım tavan yapmıştır.

Geçenlerde yine kısa film festivallerinden birine adaylığını koyabilecek seviyede iddialı bir rüya gördüm. Ve yine evet, her zamanki gibi uyandığımda elimin altında 24 saat erişebileceğim bir rüya tabircisi olmamasının burukluğunu yaşadım.

Rüyanın büyüsüne kapılmış bir şekilde, yarı ayık yarı hayal alemlerinde, az sonra kapıma gelecek olan servise yetişmenin mecburiyeti ile giyinip kendimi sabah ayazının kollarına bıraktım; soğuk hava yüzüme yüzüme vururken ayıldım, rüyadan sıyrıldım, kendime geldim. Sitenin kapısında görmüş olduğum rüyanın etkisiyle manasız ve gereksiz bir romantizm içerisinde bekleyip dururken, iki dakika sonra buz tutmaya başlayınca anladım ki hava aslında öyle ayran budalası gibi rüyalara dalıp hayal kurulacak hava değilmiş.

Büyük bir hevesle, birşeylere geç kalmışcasına, kendimi sitenin önüne atmamın üzerinden geçen 10 dakikanın sonunda, yüzümün büyük bir kısmını hissedemez hale gelişimin ilk saniyelerinde, köşeden yavaş yavaş beliren servis şoförünü gördüğüme bu kadar sevineceğim aklımın ucundan geçmezdi. Kaldı ki servis şoförümüzle olan o kısa ama öz mecaramızı başka bir yazıya bırakarak konumuza dönüyorum.

O gece tarif edilemez bir ic sıkıntısı ile girmistim yatağa. İş yerinde yolunda gitmeyen şeyler vardı; düşünüp canımı sıkmaktan başka da aksiyon alamıyordum. Ha bir de ekseriyetle allaha yakarıyor, rahmetli babamdan da bana güç kuvvet destek olmasını diliyordum. Yastığa kafamı koymamla uykuya geçişim arasında abartmıyorum tam 2 saat geçmişti. 

Rüyanın içerisinde tekrar gözlerimi açtığımda arabamızın içerisinde, iki tarafı ağaçlıklı bir yolda, eşimle beraber ilerliyorduk. Eşim her zamanki gibi enteresan bir amaçla çıktığımız bu yolculuktan hiç memnun değildi; o gece ay tutulması olacaktı ve onu zor bela ikna edip tutulmayı izlemek için yollara düşmüştük. Heyecanlı bir şekilde onun yüzüne bakıp içten içe onun da mutlu olduğuna dair yüzünde bir mana ararken, rüyamdaki ilk konuşmayı yapan kişi yine o oldu. Her zamanki gibi alaycı üslubuyla "canım nereden çıktı şimdi taaa oralara kadar gitmek" dedi. Ben yine heyecanla "yaa tamam hiç değilse bir gece pansiyonda kalıp sabaha dönmüş oluruz. Değişiklik olmuş olur bize de." deyip yolculuğa bir kılıf daha bulduktan sonra yüzümü ön cama dönüp gecenin karanlığında önümüzde uzanan o dağ yoluna derin derin baktım. Velhasılı bir zaman sonra kontağı bir dağ köyünde kapatıp evlerden birinin üst katındaki odalarından birine yerleşmeye başlamıştık. Etrafımızda profesyonel makinaları ve tripotları ile telaşla dolanan gençlerin arasında yüreğim ağzımda bu muhteşem doğa olayını beklerken evin sahibini kadın olanca doğallığı ile belirdi salonun kapısında. "Çatıya çıkın oradan daha iyi izleniyor, kaçırmayın" dedi. Kaçta olacak diye sordu aramızdan biri, kadın sanki yılların bilgiçliği ile konuşurcasına "10:30" dedi; kendinden emin, sanki bir hafta öncesinden tüm detayları düşünülmüş bir organizasyonu açıklarcasına. Bir anda, rüya bu ya, ne olduğunu anlamadan vakit gelmişti. Koşar adım çatıdaki yerimizi aldığımızda tüm o kameralar, alengirli makinaların yanında elimde güvenle tuttuğum iphone um benim o anı yakalamak için tüm umudumdu. Bir anda tutulma başladı; ay yüsyuvarlak kırmızı bir top oluverdi. Sandım ki ay yanıyor içten içe, sandım ki az daha yanarsa kül olup dökülecek üstümüze. Parmağım arkası arkasına basarken iphone un deklanşörüne nereden ve ne zaman yanımıza geldiklerini anlayamamanın şaşkınlığı ile annem ve teyzeme bağırıyordum heyecanla "çekin çekin durmadan çekin hep basın arka arkaya hiçbir kareyi kaçırmayın sonra kötüleri sileriz". Annem yeni telefonu elinde "ayyy çok güzel çekiyor" deyip duruyordu. O an kıpkırmızı ayın tam ortasında arapça harflerle ALLAH yazısı belirdi. Elim ayağım kesildi, kalbime huzurla karışık garip bir heyecan doldu, dilim lal, kalbim göğüs kafesime sığmaz oldu. O an dayımın sesi geldi çatının öteki tarafından "ohaaaa gördünüz mü" dedi şaşkınlıkla. Küs olduğumuz dayımın rüyamın tam ortalık yerinde karşıma çıkıyor olması ile silkelenip çalmaya başlayan alarmın sesiyle o dağ evinden sıyrılıp bu soğuk istanbul sabahına dönmüştüm.

Serviste yol boyunca internette ne kadar rüya yorum sitesi varsa hepsini hatim ettikten sonra istediğim gibi bir yorum bulamayıp bu sefer servis arkadaşlarımdan medet umarak rüyamı onlara atmış bir yorum beklemiştim. İnternet siteleri dahil herkesin ortak görüşü rüyanın çok hayırlı olduğu yönündeydi. Her ne kadar bu mutlu haberle bir nebze olsun rahatlamışsam da rüyanın bana vermek istediği mesajı öğrenememiş olmak beynimi kemirip duruyordu.

Günlerce bu konuya kafa yorduktan sonra düşünmemenin daha iyi olacağına karar verip bir ihtimal belki başka birinden değişik bir yorum alırım ümidiyle sizlerden medet umup buraya da yazayım dedim rüyamı. Ola ki aranızdan bir rüya tabircisi çıkar da yanan yüreğime bir kova su döker diye.

Haydi rüya tabircileri, şimdi top sizde :) !!!! Ben bir başka maceraya yelken açmak üzere yatağa doğru yollanıyorum...İyi geceler :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder