29 Aralık 2013 Pazar

Anne Oldum Sanırım - 1



Hayat çizgim geçen haziran ayından bu yana öylesine değişik ama bir o kadar da güzel, eğlenceli ve komik bir yola saptı ki size anlatmak için bilgisayarın başına ancak 1,5 sene sonra oturabildim. Bu süre zarfında, tek satır bile yazamamış olmanın, veya yazmak için bilgisayarın başına oturmaya fırsat kalmamış olmasının, psikolojimde açtığı derin yaraları, 2012 nin haziranında hayatıma (hayatımıza) dahil olan kızımın gelişimlerini izleyerek sardım.

O günden sonrası da, o güne kadarki hiçbir günümle eş olmadı. İşte tam da bu yüzden, biraz da benden sonrakilere ders, kulaklarına küpe olsun diye, gecenin bu saatinde oturdum yaşadığımız ne varsa kaleme alayım dedim. Bazen bir fikri beğenip not alacağınız, bazen duygulanacağınız ama ekseriyetle gülmekten katılacağınız bu anıların hepsi onun sayesinde oldu. O kim mi? O biiirrrrrrrrr Zeynep Mina; nam-ı değer MİNNAK :)

Anne olmak isteyenlere, doğumuna sayılı gün kalanlara en büyük ve hayati tavsiyem, anneliğin en acılı noktasıyla, emzirmenin püf noktalarıyla alakalı. Ben yandım siz yanmayın mottosuyla başlıyorum anlatmaya.

Kural 1- Emzirme denen şey, çevredeki tüm ısrarların aksine, her bir göğüsten maksimum (dikkat ederseniz altını çiziyorum...maksimum) 15 dakikayı geçmemesi gereken bir aktivitedir. Olur da hastanenizde, aynı benimkisi gibi, her dakika başı odaya gelip bozuk türkçesi ile "emzir emzir bol bol emzir, ne kadar emse kardır" demeyi görev edinmiş bir yabancı hemşireniz varsa önerim; her defasında ona "he he" deyip sonra benim söylediğimi uygulamaya devam etmeniz. Yoksa çocuğunuzla aranızdaki o ilk bağı kurmanıza yardımcı olacak bu ilahi aktiviteden, kanayan yarılan acıyan hastanelik olan göğüsleriniz sayesinde nefret edip, bir gece deliler gibi ağlayarak doktorunuz arayabilir, kendi iç dünyanızda bir iç ayaklanma çıkartarak el kadar yavruya daha üçüncü geceden nişastayı dayayabilirsiniz. Bu ihtimali de göz önünde bulundurarak doğuma gitmeden evvel eve bir kutu mama alın diye öneririm naçizane; ne olur ne olmaz. Gerçi nişastanın çok doğal bir mama dengi olduğunu da ertesi gün doktor kontrolümde doktoruma dert yanarken öğrenmiş oldum; yüreğiniz ferah olsun :)

Kural 2- Emzirme konusunda saatlere takılıp durumu çığırdan çıkartmadan, göğüs düğümlenmesi konusuna da dikkat diyorum. Ben malum göğüslerimdeki yaralar ve yırtıklar vasıtasıyla göğsümü sürekli ve olması gerektiği kadar sağamadığımdan ve kızımı emziremediğimden, bir gece aniden ateşlenmiş gibi titreyerek uyandım. Kayınvalidem konuya hemen el koyarak, göğüslerim düğümlenmeden, beni hemen sıcak/ılık bir banyoya sokup göğsüme sabaha kadar ılık havlu ile kompres ve masaj yaparak göğüs damarlarımda sıkışıp kalan o zavallı süt birikintilerini boşaltmayı başarmıştı da öylece kurtulmuştuk ameliyattan :) Onun için vakti ve zamanında, süresi kadar emzirmek, fazlasını da süt kaplarına koyup saklamak hem göğüs sağlığınız için, hem de gece uykunuz için önerebileceğim en kestirme çözüm. En azından yanınızda yardımcı kimseniz yoksa bile eşiniz için bu "baba" olmak için bulunmaz bir fırsat :) Geceden sağdığınız sütü azıcık ısıtıp (şimdilerde bunun için makinalar bile var) bebeğinizi doyurabilir ki bu da size kafadan 1-1,5 saat daha dinlenme imkanı sunar :) Ama sorun benimki yaptı mı diye; HAYIR :) Allahtan annem ve kayınvalidem ve teyzem vardı da gece nöbetini üçe bölerek uyku sorununu çözmüştük :)

Kural 3- Hastane çantasına muhakkak bir soğan atın. Beni bu konuda o kadar uyardılar, bana o kadar anlattılar ve hatırlattılar ama son gün hastaneye giderken yine elimi kolumu sallaya sallaya, ağzı açık ayran budalası gibi gittim, doğum fotoğraflarımı çektirdim, doğuma girdim, bebeğimi emzirdim de ancak hastane çıkışında aklıma geldi bu soğan seremonisi. Onun için denemiş olanların yalancısı olaraktan söyleyebilirim ki ilk emzirme evvelinde göğüs uçlarınıza süreceğiniz bir soğan, ilerde acısız emzirme seanslarını garanti ediyormuş :) Artık kısmet ikincisine diyorum :)

Kural 4- Bol sütün, bilinenin ve tüm çevrenizin bildiğinin aksine, sadece birkaç sırrı var. Bol su tüketimi, belki destek olsun diye içilebilecek süt attırıcı çaylar, evinizdeki huzur, yeteri kadar uyku ve dinlenme. Onun için her öğün arasında ağzınıza durmadan kaşık kaşık muhallebi tıkmaya çalışan tüm yakınlarınıza "bana muhallebi vereceğine azıcık bebişle ilgilen de, ben de dinlenebileyim" diyebilirsiniz :) (bu madde, sağolsunlar bizim evde en düzenli ve en uyumlu şekilde uygulanan madde idi. Onun için online olarak da bir kere daha kayınvalidem, annem ve teyzeme teşekkürlerimi bir borç bilirim :) )

Emzirme, tüm erken anneliğim boyunca, bana en çok acı veren ve dolayısıyla en nefret ettiğim süreç olduğundan, bu süreç içerisinde Zeynep Mina daha iki aylıkken anneannemi kaybettiğimiz için annemin İzmir'e gitmesi gerektiğinden, benim iki aylık el kadar bebek ile bu koca evde yapayalnız kalışımdan ve ister istemez yaşadığım stresten mütevellit; iki ayın sonunda hem sütüm kesilmişti hem de Minnak artık biberona alışmış benim göğsümü beğenmez olmuştu.

Evet tüm doktorların ve halk arasındaki genel yargının doğruladığı gibi, ben de Minnak'ı en az bir altı ay emzirmek istedim. Ama gelin görün ki tüm bu imkansızlıklar ve aksilikler buna imkan vermedi diye Minnak sağlıksız bir çocuk olmadı. Aksine, sağlık konusunda hiçbir sıkıntı da yaşamadık çok şükür. Onun için ola ki böyle terslikler yaşarsınız da yavrunuzu emziremezseniz korkmayın; paniğe kapılmayın, bebeğinize odaklanın, o siz varsanız var bunu unutmayın. Ve doktorumun söylediği gibi, "birinci öncelik anne sağlığıdır, anne sağlıklı olmazsa bebek de sağlıklı, mutlu olamaz" :) Sanıyorum ucundan azıcık da olsa hamilelik sonrası depresyonu/sendromu dediğimiz şeye de bir küçük öneride bulunmuş oldum :) Bu konudaki önerilen çoğunu da ilerleyen yazı dizilerini okuyup bizi tanıdıkça, anılarımızla güldükçe aralardan kendi kendinize çekip alıyor olacaksınız :)

Bebişinizle sağlıklı, huzurlu, mutlu uykular derken içeriden gelen homurdanma sesleri ile Minnak'ın uyku sorununa bulabileceğim çözümleri kafamda döndürüyor; ve yatak odamın yanında tırıs geçip sevgili yatağıma özlem dolu bir bakış fırlatarak huysuz miniğin odasına giriyorum.

İyi geceler :)




2 Ocak 2013 Çarşamba

Şuursuz Pandalar


Uzun süredir, neredeyse her akşam, kesintisiz yarın yazıyı yazıp göndericem diyorum ama olmuyor. Yanıbaşınızda vırak vırak ağlayan ve neredeyse sabaha kadar oturup televizyon izlemek isteyen bir canavar ile ruhunuz tükenince günün sonunda yapabildiğiniz ilk ve tek şey kendinizi yatağa bırakmak oluyor :)

Velhasılı baktım olmuyor Bursa yolculuğumuz sırasında bu yazıyı iphone umun blogger uygulamasından yazmaya başlayayım dedim. Bursa ve orada yaşadıklarımızı bir sonraki yazıya bırakıp dönüyorum konumuza; şuursuz pandalar.

"Şuursuz" kelimesi sözlük anlamı olarak bilinci olmayan, bilinçsiz, hareketlerinin bilincinde olmayan kişi demek. Yani bu anlamda, bir tam gün içerisinde sokakta veya iş hayatında ve keza özel hayatta karşılaştığımız pandaların sanıyorum %80i bu sıfatın hakkını verecek kadar cesur ve başarılılar. Onlara "panda" dememin asıl sebebi de kendilerine dümdüz "ayı" diyemeyişimden geliyor :) Bunlar sadece belirli bir cinsiyete mensup değildirler; ve bu anlamda bir sosyolojik genelleme yapmak bu olay incelemesinde tutmaz, başarıya ulaşamazsınız :) Kimi zaman yoğun bir şekilde dişi şuursuz pandalara rastlansa da, gizliden gizliye, kendini belli etmeyen tipik erkek sinsiliğinde yaklaşıp yine tipik erkek mantıksızlığı ile kendini daha fazla saklayamayıp bir anda karşınıza çıkan erkek şuursuz pandalar da mevcuttur. Bunlardan o an için bir şekilde size arkadaş, dost, sevgili, eş olmuş olsa da, unutmayın bu durum uzun sürmez çünkü bu tip pandaların bir diğer ortak özelliği insani bakış açısı ve duyarlılığından uzak, ve ekseriyetle bencil olmalarıdır.

Şimdi biraz daha özele inip bu pandalarımızı basit bir şekilde sizler için sınıflandırmak istiyorum ki zaman zaman hareketlerine ve söylediklerine anlam veremediğiniz tanıdıklarınızı direk bu şekilde tanımlayabilin; ona göre aksiyon alabilin; ve son noktada onlardan kendinizi koruyup kollayabilin... (tamamiyle amme hizmeti yani :) ) Yazının buradan sonrası tek düze bir sunum veya mail gibi gözükse de aslında özü itibariyle oldukça etkileyici ve bilgi doludur; şiddetle okumanız, okutmanız tavsiye olunur :)

1.Tür Şuursuz Pandalar (Ev-Aile Tipi)
Bu tip pandalara ev ve aile yaşantınız içerisinde oldukça sık rastlarsınız. Bunlar kendilerini genelde düğün, dernek, ölüm-kalım gibi ailenin küçükten büyüğe her üyesinin bir arada olduğu, ortamda hat safhada telaşın hüküm sürdüğü özel günlerde belli ederler. Dolayısıyla etrafınızdaki pandaları arıyorsanız, onları bulmanız için bu tarz günler biçilmez kaftandır. Oynamayı, ağlamayı, dövünmeyi bir nebze olsun bırakıp etrafa bu gözle bakmanız hayrınızadır :) Bunlar da kendi aralarında aşağıdaki şekilde üçe ayrılırlar.
    a. Zararsızlar: Bu türler çoğunlukla zararsız olurlar. Zararlı olanlarının ise tek zararları malesef kendilerinedir. Şuursuz olmaları kısmen çok saf olmalarından ve kıvrak zekadan yoksun olmalarından kaynaklanır. Dolayısıyla vuku bulan tüm hadiselerin asıl sebebi akıllarındaki bu zeka yoksunluğudur. Eğitilebilir; iyi ellerde hayatınızın geri kalanı için vazgeçilmez insanlara dönüşebilirler.
    b. İçten Kemirenler: Bu türleri ise kısa vadede farketmeniz mümkün değildir. Eşsiz kamuflaj becerileri ile size kendilerini sevdirip yıllarca iyi olduklarına sizi inandırabilirler. İkna kabiliyetleri bu anlamda yüksektir. İçten içe kendilerini kemirirler ve bir gün, dış şartlar da uygun olduğunda, ansızın ortaya çıkarlar. Bu kendini belli etme süreci kimi zaman oldukça kısa, kimi zaman da oldukça uzun sürebilir. Kimi örnekler göstermektedir ki, karşılarındaki kişinin iyi niyeti, öngörü eksikliği ve bu türlerin içten pazarlık konusundaki ilerlemiş kabiliyetleri ile doğru orantılı olarak kendilerini size belli etmeleri 40-45 yılı bile bulabilmektedir. Genellikle, sizden arkadaşlık, para, çevre veya tamamen yalnızlıklarına son vermek anlamında yararlandıktan sonra sizi ortada bırakıverirler. Sınıflandırmadaki isimleri buradan gelmektedir.
    c. Saldırgan Vahşiler: Sınıflandırma içerisindeki isimlendirmelerinden de anlaşılacağı üzere bu türler oldukça saldırgan ve vahşi olabilirler. Ne zaman ne yapacaklarını kestiremezsiniz ancak muhakkak önceden sinyallerini verirler. Profesyonel bir gözden asla kendilerini saklayamazlar. Ama muhakkak iyi tahlil edilmeleri gerekir. Kardeşken düşman, dostken sizi bir kaşık suda boğabilecek kadar sizden nefret eder hale gelebilirler. Şuursuzluğun dibine vurmuşlardır ve kendilerinden mantıklı hiçbir hareket beklenmemelidir. Mümkünse kendilerinden kaçılmalı ve onlarla hiçbir ortamda karşılaşılmamalıdır.

2.Tür Şuursuz Pandalar (İş Tipi)

    a. Zararsızlar: Ev-Aile tipi pandalarda olduğu gibi şuursuzlukları saf ve zekadan yoksun olmalarından kaynaklanır. Ancak onlardan bir farkla ayrılırlar; bu türlerin zararları sadece kendilerine değildir. Mantıksızlıkları içerisinde kurdukları organizasyonun içerisine girer de bu türleri farketmezseniz zararın ucu size de az veya çok dokunacaktır :) Bu türlerden korunmanın en basit yolu; varlıklarının ve zeka düzeylerinin farkında olarak kendileri ile yazışmalarınız ve görüşmelerinizi bu çerçevede düzenlemenizdir. Komplike anlatımları anlamaz, içeriği kavramaz, kendi yalan yanlış bildikleri üzerine bunları koyup farklı bir şekilde raporlama yapma eğilimindedirler. Er ya da geç sıkıntının sebebi üçüncü kişilerce anlaşılır fakat bu süre içerisinde siz kendinizi yıprattığınızla kalırsınız.
    b. Saldırganlar/Pasifler: Bu tür pandalar, genelde bir mevkiye sahip olmadan evvel oldukça uysal ve arkadaş canlısı gözüküp kendilerine terfi tebliğ edildiği dakikada aniden kişilik değişikliği yaşayan ve bu değişiklik kendini söz ve eylemlerinde saldırganlıkla belli ederler. Veya ortada illa bir terfi olması gerekmeden; zaman zaman durduk yere kişilik değişikliği yaşayan, bir dakika evveli ile sonrasının birbiri ile uyumlu olmadığı, negatif hırslarla kendini belli eden görece sinsi türlerdir. Kendinizi ve tutumunuzu bu türlere açıkça belli ettiğinizde ise belirli bir süre boyunca pasif kalabilirler. Pasif kalmaları değiştikleri anlamına gelmez; kanmayınız :) Bu türün içerisinde bir de olayları kendi aklından kuran, notları ve yazılı mesajları okumayan, okusa da anlamayan, anlamadığı veya yanlış anladığı bir şeyin üzerine teorisini kurarak kendine zemin yapmaya çalışan ancak, her halükarda iş hayatınızda derli toplu ve herşeyi saklayan bir tipseniz bunların üstesinden gelebileceğiniz görece kolay tiplerdir. Bunların da ortak özelliği yine kendinizi belli ettiğinizde aniden pasif duruma geçmeleri ve bir müddet o modda kalmalarıdır. Bu sınıflandırma içerisinde daha birçok örnek verilebilir.
    c. Zararlılar: Bunlar ise en zararlılarıdır ve gözünüzün en açık olması gereken tiplerdir. Sizin projenizi kendi fikri gibi pazarlamaya çalışanından tutun da açığınızı kollayıp negatif reklamınızı yaparak ayağınızı kaydırmaya çalışanına kadar tüm huyu kötü, gönlü kötü, içten pazarlıklı tipler bu kategori içerisindedir. Onlarla mücadele, tamamiyle profesyonel bir duruş ve politik bakış açısı gerektirir. Notlarınızı ve maillerinizi saklamak bu mücadele yöntemine muhakkak yardımcı olacaktır :) Bu derecede kötü olmalarının aksine kendilerini belli edene kadar sizin için en iyi iş arkadaşı veya dost bile gözükmüş olabilirler. Bu anlamda üst düzey taklitçidirler.


3.Tür Şuursuz Pandalar (Sokak Tipi)
    a. Zararlılar/Saldırganlar: Bunların sadece zararlı ve saldırgan olarak tanımlanmasının sebebi kendilerini hiçbir sebeple tanımıyor olmamızdan ileri gelir. Dolayısıyla, sokakta karşılaştığınız şuursuzlukların her birini bu sınıf içerisinde değerlendirmeniz mantıklı olacaktır. Onlara her an her şeyi yapabilecek kişiler gözüyle bakıp, o an ki temel ve zorunlu muhabbetinizi kısaca kestikten sonra ortamdan ayrılmanız hem sizin hem de yanınızdakilerin can güvenliği açısından önemlidir :) Bu sınıfa örnek olarak, dolmuş veya minibüs gibi toplu taşıma araçlarında veya markette veya bakkalda veya okulda veya devlet dairesinde karşılaşabileceğiniz serseri/kopup tipler verilebilir.

Ama ne olursa olsun, iyi bir eğitimcinin elinde ve pandaların da istemesi halinde bunların hepsi ehlileştirilip aramıza karışabilirler :) Dolayısıyla onlara karşı önyargılı olmak ve kendilerini dışlamak anlamsızdır. En iyi yol onların farkında olmak ve o şekilde kendinizi korumaktır.

Şuurlu pandaların bu yazının içeriği ile hiçbir ilgisi yoktur; alınmamaları rica olunur :)

Umarım yarın itibariyle kullanmaya başlayacağınız ve yeni yıl için benden size gelen bu hediye hayatınızı/hayatımızı değiştirecektir. Keyifle uygulamanız ve bolca gülmeniz dileğiyle :):)