17 Mart 2010 Çarşamba

Bildiklerinizi Sarsan Bir Rus



Ne kadar güçlü olabilir ki bir kadın? Ne kadar daha çekici, ne kadar daha büyülü ve ne kadar daha kısmetli? Akıllı oluşundan mıydı Hürrem’in Osmanlı’nın tacına tahtına ortak oluşu yoksa kadınlığından mıydı? Kadınlığından desek hakaret mi olurdu o kurnaz fikirlerine yoksa zaten kadınlığın yol üzerine yansıması mıydı kurnazlık? Ya da neydi de derdi bu kadının bu kadar kin, bu kadar hırs doluydu ölene kadar? Her kadının içerisinde bir yerde uyuyakalmış şeytan neden hiç uyumamıştı onun kalbinde bir ömür? Aşkına mı sarılmıştı ölesiye yoksa sarıldığı tutunduğu şeye aşık mı olmuştu istemeden? Masum muydu, madur muydu, dedikleri gibi yılan mıydı ya da gerçekten kötülük yapmak için mi hükmetmişti Osmanlı’nın tahtına?

Bu soruların cevabı ne olursa olsun bir gerçek var ki kimse yadsıyamaz. Hürrem bir anneydi; bir anneden öte başka hiçbirşey olmadı. Bir anneydi evet; ve yukarıdaki sorulara vereceğiniz cevaplar buna ancak bir sıfat olurdu. Güçlü bir anne, büyülü bir anne, kurnaz bir anne ya da ne bileyim hırslı bir anne...Ama asla ve asla kötü bir anne değil. O ne yaptıysa çocukları için yaptı; çocuklarının ölümünü seyretmemek çocuklarının kanını ellerine bulaştırmamak için. Kendini nasıl koruduysa kendi canını, kendi kanını da öyle korudu.

Ama öğrendiğim birşey var ki konumuz Hürrem ise bu kadar net konuşmak hayalcilik olur. Neden mi? Belki de o çocuklarını değil sadece kendini ve kendi soyunu seven bir anneydi. Ya da sadece Osmanlı’nın tacına tahtına bir Rus kanı katmak istiyordu; bir ömürlük amacı buydu. Kimbilir belki de Osmanlı’dan öcalmak içindi herşey, belki de gerçekten aşık bile olmamıştı.

Dedim ya konu Hürrem olunca hep yargılarınızın bir köşesinde bir soru işareti beliriyor küçücük; bir an gözlerinizin önünde masum ve madur bir kız çocuğu iken bir anda değişiveriyor şekli şemali, bir kartala dönüşüyor adeta; kendi yargılarınızdan şüphe ediyorsunuz.

Bu sayfalar arasında onunla değil de bir yerden sonra kendinizle dövüşüyorsunuz. Onun hakkında bugüne kadar yazılan çizilen ender gerçek kokan sayfalardan bunlar. Bildiklerinizi tümden sarsan, yıkıntılar üzerine binbir türlü gelgitler ekleyen müthiş bir yapıt.

Bu yüzden hemen bir kitapevine gidip, Demet Altınyeleklioğlu’nun bu sürükleyici romanını, Moskof Cariye Hürrem’i isteyin. Bitirdiğinizde ve bu kitaba her baktığınızda derin bir iç geçireceksiniz.